30 Eylül 2008 Salı

Ders Gafları

Dumur 1) Ders:Roma Hukuku Sınav Sorusu: Roma Hukukunda Kölenin Hukuki Durumu Nedir?

Normalde 1,5 sayfa A4 dolduracak kadar açıklaması var,sınıf arkadaşımın verdiği cevap;

Roma hukukunda kölenin hukuki durumu yok gibidir..!


Dumur 2)Ders gene Roma Hukuku / Sınav Sorusu:Roma Hukukunda Usulsuz Vedia Nedir? (Vedia,bir emanet sözleşmesi)

Cevap normalde 1 sayfa tutuyor,sınıf arkadaşımın efsane cevabı..

"Usulune uygun olmayan vediaya,usulsuz vedia denir...!"


Dumur 3)Ders Ceza Hukuku Özel / Hoca bir arkadaşa Rus Ceza Kanunu Araştırması için ödev veriyor,3 gün sonra,bizim arkadaştan ses seda yok,hoca sordu;

Hoca:Evladım noldu ödev?

Eleman:Hocam bir şey bulamadım..

Hoca:Google'dan falan baktın mı oğlum,nasıl bulamadın Rus Ceza Kanununu?

Eleman:Google'dan da arattım hocam,bi sonuç çıkmıyor

Hoca: Tam olarak ne arattın google'da?

Eleman: "Rus TCK'sı" yazdım hocam..

Sınıf.İptal,hata,hata,hata,fatal error

Dipnot:TCK zati Türk Ceza Kanunu manasına geliyor,kahramanımız Rus Türk Ceza Kanunu diye aratmış

Neden Patronlar got

Günün birinde organlar kapışmaya başlamış vücudun patronu olmak için. Kalp; benim patron olmam lazım yoksa kan pompalanmaz adam ölür demiş. Üreme sistemi atılmış sonra ; ben olmassam hayatın tadı kalmaz demiş. Sonra akciğer ve karaciğer demişki biz olmassak vücuda alınan hava temizlenemez ve ilaçların yarardan çok zararı olur ve adam ölür demiş. Dier organlar yeterli bulamamış bu sebepleri ve bu organlar seçilmemiş patronluga. Sonra göt atılmış ortaya ; ben olmassam belki ölmessiniz ama bok içinde kalırsınız demiş. Bu bütün organlar için yeterli olmuş. Göt , oy birliği ile patron seçilmiş. Ve ogün bugündür BÜTÜN GÖTLER PATRON olmuş....

Hazır Cevaplar

Hava Yollarında yemek servisi zamanı. Hostes en öndeki adama kibarca gülümseyerek sordu:
- Yemek ister misiniz efendim?
Kendini lokantada zanneden yolcu servis masasına baktı:
- Seçeneklerim neler?
Hostes yine kibarca gülümseyerek seçenekleri sundu:
- Evet veya hayır.

***
3 üncü

Bir alışveriş merkezindeyiz. Yaşlı bir hanım tavuk reyonunda bir türlü istediği kadar büyük bir tavuk bulamayınca, onu izleyen reyon görevlisine söylendi:
- Bu tavukların daha büyük olmaları mümkün değil mi?
Görevli tonton teyzeye takılmadan edemedi:
- Mümkün değil teyze, onlar ölü.

***

2 nci

Kamyon sürücüsü "dikkat, alçak köprü" ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Olanca hızıyla üst köprüye bindirdi ve orada sıkıştı kaldı. Arkasında kilometrelerce araç kuyruğu oluştuktan sonra trafik/kurtarma ekibi nihayet geldi. Kurtarıcı işine başlarken polis de gözleri sıkışmış kamyonda, sürücüye yaklaşarak söze girmiş olmak için sordu:
- Köprüye sıkıştınız, he?
Sürücü canı burnunda homurdandı:
- Yo, köprü taşıyordum, mazotum bitti.

***

1 inci

Trafik kuralı ihlali yapan kimsenin çıkmadığı uzun bir nöbetin sonunda polis nihayet aşırı hız yapan bir aracı durdurdu. Sürücü camı açtı. Ruhsat ve ehliyetini uzattı. Polis ceza makbuzunu cebinden çıkarırken keyifle gülümsedi.
- Sizi bütün gün bekledim.
Sürücü nasıl olsa cezamı öyle ya da böyle çekeceğim rahatlığıyla, iç çekerek cevap verdi.
- Anlıyorum memur bey. Elimden geldiği kadar hızlı gelmeye çalıştım ben de.
Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git işareti yaptı ve adam cezadan kurtuldu.

Trakyalı Amca

Bu hikaye trakyada geçmis gerçek bir olay; Yasli bir amca, eseginin üzerinde karayolunda
seyretmektedir.Bunu gören trafik Polisleri, amcaya takilmak isterler ve durdururlar.
Polis: Be amca, necin dakman golani? Golan: Emniyet kemeri.)
Amca: Dakmam be iste!
Polis: E bak gördün mu, simdi ceza keseceyik.
Amca: Kes bakalim ne keseceysan
da gidecem, acele isim var.
Polis: Peki amca, cezayi sana
mi yazalim yogsam esege mi?
Amca: ???
Polis: Yani cezayi sana
yazarsak bes milyon ödeycen, esege üç
milyon ödeycen.
Amca: Bana kes o zaman.
Polis: Neden sana keseyon
amca?
Amca: Onun sicili temiz ossun,
polis yapcez onu....

Rahip, 129. ayeti hatirliyor musunuz?

Aracinin direksiyonuna geçip kiliseye gitmek üzere yola koyulan rahip yolda yürümekte olan bir rahibeye rastlar. Aracini durdurur ve kiliseye kadar onunla gelmek isteyip istemedigini sorar. Kadin arabaya biner ve bacak bacak üstüne attiginda bacaklarinin güzelligi ortaya çikar. Rahibin gözü kayar ve bakayim derken kisa bir süre için aracin kontrolünü kaybeder. Araci tekrar kontrol altina aldiktan sonra sag elini rahibenin bacagi üstüne koyar. Rahibe ona bakar ve söyle der :

“Rahip, 129. ayeti hatirliyor musunuz ?”
Utançtan kipkirmizi olan rahip derhal elini çekerek rahibeye özürlerini siralar. Bir müddet sonra akli tekrar karisir ve rahibenin bacagina tekrar dokunur vites degistirme bahanesiyle ve rahibe ayni soru ile karsilik verir :

“Rahip, 129. ayeti hatirliyor musunuz ?”
Utancindan yine kizaran rahip elini çeker ve “afedersin kardesim, insanoglu zayif düsebiliyor” der.
Kiliseye vardiklarinda rahibe arabadan iner ve tek kelime söylemeksizin, ancak çok manali bir bakis firlatarak kaybolur. Rahip aceleyle içeriye kosturur ve bir Incil alarak 129. ayeti açar okumak
için 129. ayet söyle demektedir :

Ileriye gidiniz, daha yukarlarda arayiniz. Orada güzellikler bulacaksiniz.
29 Eylül 2008 Pazartesi
http://www.vimeo.com/1291968
Lütfen Tarayıcınızın Ayarlarıyla Oynamayın Gerçek! :)
Özellikle 3.Dakikadan Sonra Son Vuruş Gibi







Afyonkarahisar’da bir kişi, Şuhut ilçesinden Taşoluk beldesine giderken yolda donarak öldü. Sahibini taşıyan eşek, dondurucu soğuğa rağmen dört gün boyunca baş ucundan ayrılmadı.

AFYONKARAHİSAR’ın Sinanpaşa İlçesi’ne bağlı Taşoluk Beldesi’nde oturan 70 yaşındaki Ramazan Kiraz geçen cumartesi günü yeni satın aldığı eşekle evine dönerken yolda donarak öldü. Dağ yolunda yuları koluna bağlı sahibinin cesedinin yanında kar altında 3 gün geçiren eşek, açlıktan Ramazan Kiraz’ın bastonunu kemirdi. Bir çobanın görüp yerini haber verdiği ceset ve eşek, kar küreyerek olay yerine giden belediye ekipleri tarafından beldeye getirildi.

Taşoluk Beldesi’nin Çankaya Mahallesi’nde yaşayan evli ve 4 çocuk babası 70 yaşındaki Ramazan Kiraz, 16 Şubat Cumartesi günü sabah erkenden Şuhut İlçesi’ne eşek satın almaya gitti. Eşeği satın alan Kiraz, kendisine alışık olmayan hayvanın ürküp kaçmasını önlemek için yularını bir iple bileğine bağladı. Yolunun üzerindeki Dadak Köyü’ndeki bir tanıdığının yanında bir süre dinlenip karnını doyuran Ramazan Kiraz, saat 16.00 sıralarında evine dönmek üzere kestirme dağ yoluna çıktı. 20 kilometrelik yolun büyük bölümünü aşan Kiraz, beldeye çok kısa bir mesafe kala, tipi halinde yağan kar ve şiddetli soğukla başedemeyerek eşekten düştü. Karların içinde donarak ölen Kiraz’ın yularını koluna iple bağladığı eşek hareket edemeyince kar altında ve soğukta aç bir halde 3 gün cesedin yanında bekledi. Dün sabah beldeye erzak almaya gelen bir çoban eşeği fark edip yanına gidince Ramazan Kiraz’ın yaklaşık 1 metre kar yığının altındaki cesedini buldu. Çobanın haber vermesiyle Taşoluk Belediyesi ekipleri, iş makineleriyle yolu açarak ceset ve eşeğe ulaştı.

AÇLIKTAN BASTONU KEMİRMİŞ

3 gün aç kalan eşeğin, Ramazan Kiraz’ın bastonunu kemirmiş olduğunu gören ekiptekilerin yüreği sızladı. Kiraz’ın cesedi Sinanpaşa Cumhuriyet Savcısı ile jandarma tarafından incelendikten sonra, otopsi yapılmak üzere Sinanpaşa Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Otopsisi tamamlanan cenaze bugün ailesine teslim edildi. Kiraz, sabah düzenlenen cenaze töreninden sonra Taşoluk Belediye Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ölen Ramazan Kiraz’ın çocuklarına teslim edilen eşeğin durumunun ise iyi olduğu belirtildi.

http://www.egeliyim.net/haber/?132-Bu_Esekligi_Herkez_Yapmaz.html


Türkiye'de ilginç ölümler bir internet sitesinde yer aldı. ‘‘Böylesi ancak Türkiye'de olur’’ dedirtecek ve ölümle sonuçlanan olaylardan bazıları şöyle:

Bir işçi, 600 tonluk pres makinasının arasından emekleyerek geçmek isterken, bir başka işçi 2450 santigratlık fırından sigarasını yakmaya çalışırken yaşamını yitirdi (Karabük Demir Çelik Fabrikaları).

Tıraş olurken berberin ‘‘Rahatlatır’’ diye boynu aniden sağa sola çevirme hareketi sonucu, bonu kırıldı (Erzurum, Merkez Berber Salonu).

Kafasında mermer kırdırmaya çalışan medyatik karateci, travma sonucu öldü (Esenler Karate Salonu).

Midesine kaçan sineği öldürmek için ağzına sinek ilacını sıkan kişi zehirlendi (İstanbul-Sultanbeyli).

11 kişinin bindiği araba viyadükten uçtu (İstanbul Molla Gürani viyadüğü).

Yatağındaki tahtakurusunu öldürmek için yaptığı ilaçlamadan sonra uykuya dalınca zehirlendi (Bodrum, Yalıkavak).

Elektrik direğine yaslanıp ayakkabasındaki taşı çıkartmak için ayağını silkeleyen kişiyi elektrik çarptığını sanan bir başkası, akımdan kurtarmak için direğe yaslanan kişinin kafasına kürekle vurdu ve ölümüne neden oldu (Rize Ardeşen, Tunca Köyü).

Denizcilik İşletmesi'nin Gaziantep tankerinde, geminin üçüncü mühendisi kontrol için buhar kazanına girdi. Bu sırada bundan haberi olmayan bir gemi personeli, ‘‘Bu kazan niye açık’’ diyerek kapağı kapattı ve geminin sefere çıkınca mühendis öldü (Kocaeli, Dilovası iskelesi).


http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=186395

Fikracinin Notu: Sayın Hürriyet Yazarı Dilovası iskelesi diye biyer yoh :) ya dilovası olarak yazın
yada diliskelesi :) eee bu olayda ancak türkiyede olurbe gülüm

Emine'm' cinayeti

Dilaver Akkurt, annesinin adı Emine olduğu için rap müzik şarkıcısı Eminem'in tişörtlerini satan Hayrettin Demir ile tartıştı; arkadaşı Turan Gümüş de seyyar satıcı Demir'i bıçaklayarak öldürdü

İstanbul Küçükçekmece'de 21 yaşındaki Hayrettin Demir, 'Eminem' adıyla sahne alan rap müzik şarkıcısı Marshall Mathers'ın tişörtlerini sattığı için öldürüldü! Öldürülme sebebi ise 'azmettirici'nin annesinin adının Emine olmasıydı.
Demir, seyyar arabasıyla "Eminem tişörtleri var" diyerek satış yapıyordu. Demir'in böyle satış yapmasına sinirlenen 19 yaşındaki Dilaver Akkurt, satıcının yanına giderek "Benim annemin adı da Emine, burada bağırarak satış yapma. Başka yerde sat" uyarısında bulundu.

Karşılıklı bıçaklama
Bunun üzerine iki genç arasında önce tartışma, sonra da kavga çıktı. Demir, bıçağını çekerek Dilaver Akkurt'u bacağından yaraladı. Akkurt ise Turan Gümüş adlı bir arkadaşını telefonla arayarak yardım istedi.
Bıçağıyla kavganın olduğu yere koşan Gümüş ise, seyyar satıcı Demir'e saldırarak, çeşitli yerlerinden bıçakladı. Demir, aşırı kan kaybından olay yerinde öldü ve toprağa verilmek üzere memleketi Batman'a gönderildi. Yaralı Akkurt ise hastaneye kaldırıldı.

Katil aranıyor
Akkurt, tedavi altına alındığı özel hastanede polis tarafından gözaltına alındı. Olaydan sonra kaçan Turan Gümüş isimli katil zanlısının yakalanması içinse arama çalışmaları devam ediyor.
Ölen Demir'in üzerinden Ekrem Çelik adına düzenlenmiş sahte kimlik fotokopisi çıktı. Hayrettin Demir'in asker kaçağı olduğu için sahte kimlik bulundurduğu öğrenildi.


http://www.milliyet.com.tr/2003/11/04/yasam/yas02.html
Rize'nin İslampaşa Mahallesi'ndeki ‘160 Evler Sitesi'nin 13 katlı 3 blokuna ‘yangın merdiveni' olarak çatıdan çatıya bağlantı yapıldı. Binaların inşasından sonra iskan izni alabilmek için belediye yetkililerinin yangın merdiveni şartı koyduğunu belirten site yöneticisi Mehmet Akgün, bu nedenle blokların üst katları arasında köprü yapıldığını belirtti.

Yönetici Akgün, ‘O dönemde yangın merdiveni için bu çareyi düşündük. Belediye de kabul edince yaptırdık. Ancak biri 7, diğeri ise 10 metre uzunluğundaki iki köprü, artık bloklar arasındaki komşu ziyaretleri için kullanılıyor. Yani yangın merdiveni komşuluk ilişkilerini güçlendirdi' dedi

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=392875
Eskişehir'de ortopedi ürünleri üreten ve satan bir firma, ÖSS'ye girecek öğrencilere Almanya'dan özel külot ithal etti.
Şirketin sahibi Niyazi Çapa, ÖSS'ye giren bazı öğrencilerin sınavın süresinin uzun olması ve heyecandan dolayı idrar kaçırdıkları yönünde bilgi edindiğini belirterek, öğrencilerin ve ailelerin bu yöndeki istekleri doğrultusunda yurtdışında ticari ilişkide bulunduğu firmalarla konuyu araştırdığını söyledi.
Almanya'da bir firmanın sınava girecek öğrencilere yönelik çalışması olduğunu öğrendiklerini ifade eden Çapa, şöyle konuştu:
''Öğrencilerin sınavda heyecan ve stres nedeniyle yaşadıkları sorunu gidermek için Almanya'dan özel külot ithal ettik. Gençlerin başarısını engelleyecek durumu ortadan kaldırmak istedik. Özel külotlar, çevreye koku yaymıyor, giysiye idrarın geçmesini engelliyor.'' Çapa, özel külotların tanesini 3 milyon, 14'lü paketleri de 33 milyon liradan satışa sunduklarını bildirdi.


http://www.milliyet.com.tr/2004/06/18/son/sontur12.html
Müzik dünyasının renkli simalarından Metin Şentürk'ün, Beşiktaş-Serencebey'deki evinin önünde bulunan ağacı kestirdiği iddia edildi.

Daha önce trafiğe kapalı alanda hız denemesi yapan, Bodrum'da jet-ski kullanan, iddialı tavla maçları herkesçe bilinen Şentürk'ün ağacı kestirme gerekçesi ise ilginç... Komşuları, ünlü şarkıcının ağacı manzarasını kapatıyor diye kestirdiğini söylüyorlar.

Coulthard'a OGS cezası

İstanbul Boğaziçi Köprüsü'nde bir gösteri sürüşü yapan Formula 1 takımlarımndan Redbull'un İskoç pilotu David Coulthard'a OGS cezası kesildi.

Dolmabahçe Sarayı'ndan başladığı turunda Boğaziçi Köprüsü'nden Asya yakasına geçen Red Bull takımının ünlü pilotu David Coulthard, otomatik olarak kesilen 33 YTL'lik OGS cezasını ödedi.

Gösteri günü Coulthard, köprüdeki 12 numaralı gişeden geçiş yaptığı sırada Boğaziçi Köprüsü Otomatik Geçiş Sistemi, bilgisayara otomatik olarak 33 YTL ceza yazdı. David Coulthard ve Red Bull Takımı yetkilileri gösteri tamamlandıktan sonra kesilen cezayı ödemek istedi, ancak karayolları yetkilileri bu gösterinin özel bir durum olduğunu belirterek teklifi geri çevirdi.

Red Bull takımının ısrarı üzerine yetkililer, normal geçiş ücreti olan 3 YTL'yi almayı önerdiler, ancak David Coulthard ve Red Bull takımı kesilen cezayı ödemekte ısrar etti. Bunun üzerine İstanbul'daki şovun ardından Red Bull takımı, Boğaziçi Köprüsü'nden kaçak OGS geçişleri için kesilen 33 YTL'lik cezayı ödedi.

Karayolları yetkilileri formula aracının plakasının olmadığını ve ‘Plakayı tespit edemedik' diyerek olayın geçiştirilebileceğini, ancak takımın ücreti ödemekte ısrar ettiklerini dile getirdi. Boğaziçi Köprüsü'ndeki OGS gişelerinden ücret ödemeden geçen Cumhurbaşkanı aracı hariç tüm araçlar 33 YTL'lik cezayı ödemek zorunda.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=608746

Şanlıurfa'nın Ceylanpınar İlçesi'nde kamyon sürücüsü Mehmet Yıldız, 28 yıl önce hayalini kurup alamadığı kamyonun markasını kızına ad olarak verdi.

10 yıl önce vefat eden Yıldız'ın 1976 doğumlu kızı Bemece Ay, ‘Babam ısrarla Nüfus Cüzdanı'na ad olarak ‘BMC' yazılmasını istemiş ama nüfus memuru adımı Bemece olarak kayda geçirmiş. Herhalde dünyada kamyon adı taşıyan tek kadın benim. Adımı değiştirmek için müracaatımı yapacağım' dedi.

resmin büyük hali http://www.milliyet.com.tr/content/galeri/resim/656-20041118-22.jpg
Cezaevindeki Kadriye Kübra Sevgi'nin nasıl hamile kaldığını araştıran müfettişler, sevgilisi Seylan Çördük'ün koğuşu ile arasındaki duvarda bir delik buldu. Cinsel ilişkinin 20 santim kalınlığındaki delikten gerçekleştiği ileri sürüldü.

Kartal Özel Tip Cezaevi'nde ortaya çıkarılan aşk skandalı, önceki gün koğuşta yapılan inceleme sonunda yeni bir boyut kazandı. 27 aydır tutuklu bulunan Balkan kardeşler cinayeti sanığı Seylan Çördük'ün aşık olduğu ve evlilik hazırlığı yaptığı Mısır Çarşısı'ndaki patlama olayının sanığı Kadriye Kübra Sevgi'yi koğuşlar arasındaki duvara açtığı delikten hamile bıraktığı iddia edildi.

Türkiye'nin en güvenli cezaevlerinden biri olan Kartal Özel Tip Cezaevinde yaşanan olay geçen hafta ortaya Kadriye Kübra Sevgi'nin hamile olduğunun anlaşılması üzerine ortaya çıkmıştı. Genç kadının yan koğuşta kalan cinayet sanığı Seylan Çördük'ten hamile kaldığı ileri sürülünce Adalet Bakanlığı skandalı soruşturması için cezaevine hemen iki müfettiş göndermişti. Cezaevi koridorlarda görüşe giderken karşılaşan ve selamlaşmayla başlayıp giderek aşka dönüşen Çördük ile Sevgi'nin ilişkileri genç kadının hamile kalmasına kadar gitmişti.

CİNSEL ORGANIN BOYU ÖLÇÜLDÜ

Cezaevinde inceleme yapan ve ifade alan müfettişler hafta sonu görevlilerle birlikte Çördük'ün koğuşunda inceleme yaptı. Bu inceleme sırasında duvarda üzerine bir resim yapıştırılarak saklanan 8-10 santim çapında 20 santim uzunluğunda bir delik bulundu. Sevgi'nin koğuşuna açılan deliğin nasıl açıldığı araştırılırken ifadesi alınan Çördük, deliği sadece karşılıklı konuşabilmek için açtığını söyledi. Durumdan şüphelenerek ilişkinin bu delikten gerçekleştiğini düşünen görevliler, DNA testi için Adli Tıp Kurumu'na gönderilen Seylan Çördük'ün önceki gün de cinsel organının boyunun ölçüldüğü bildirildi. Bevliye uzmanın tarafından yapılan ölçümde ereksiyon halindeki cinsel organın 25 santim olduğu belirlenirken görevlilerin şüphelerin haklı olduğunu düşünerek soruşturmayı bu yöne kaydırdığı iddia edildi. Bu arada dün cezaevine giden Çördük'ün Avukatı Bilal Kalaycı müvekkilinin kendisine bu iddiaları doğruladığını söyleyerek ‘‘Müvekkilinin penisi ereksiyon halinde iken ölçmüşler. Odasında bulunan delikten ilişkinin gerçekleştiğinden şüpheleniyorlarmış. Müvekkilimin penisi deliğin uzunluğundan zannedersem 5 santim uzunmuş. Uzmanlardan bu konuda bilgi istemişler'' dedi. Avukat Bilal Kalaycı olay ile ilgili yaptığı ilk açıklamada cezaevinin güvenlik zafiyetinden ziyade müvekkilinin becerisi ile ilişkinin yaşandığını söylemişti.

manken degilsin dayagı

64'ündeki Sadık Uysal, 62 yaşındaki eşi Melek'i "Niye manken gibi değilsin?" diyerek hastanelik etti!

Antalya'nın Kumluca ilçesine bağlı Beşikci köyünde çiftçilik yapan Sadık Uysal (64), magazin programlarındaki mankenleri gösterdiği eşi Melek Uysal'ı (62) "Sen niye bu mankenler gibi değilsin?" diyerek hastanelik edinceye kadar dövüp evden attı.

'Bana yardım edin'
İddiaya göre, Uysal'ı, 45 yıllık eşi magazin programlarına çıkan mankenler ve sanatçılar gibi olmadığı gerekçesiyle geçen hafta satırla öldüresiye dövüldü. Kocasının evden attığı Uysal, komşularının götürdüğü Kumluca Devlet Hastanesi'nde tedavi edildi. Antalya'daki oğlunun yanına sığınan 4 çocuk annesi Uysal, önceki gün de Kumluca Kaymakamı Abdullah Aslaner'den yardım istedi. Dayak korkusu yüzünden evinden kendine ait eşyaları almaya gidemediğini belirten Uysal, jandarma desteği ve kendisine para yardımı yapılmasını istedi.

'Eskidin, döküldün'
Kocasının kendisini sürekli dövdüğünü söyleyen Uysal şöyle konuştu: "Beni dövmediği zamanlar evdeki kedi, köpek ve tavukları dövüyor. Televizyonda ne zaman bir manken görse, 'Eskidin, döküldün. Seni, bu evden gidinceye kadar döveceğim' diyerek beni dövmeye başlıyor. Beni öldüresiye dövdü. 'Evimi terk et, yoksa bu yaralarla öleceksin' dedi. Canımı kurtardığıma şükrediyorum."
Uysal, kendisine yardım sözü veren Aslaner'in "Savcılığa başvurup şikâyetçi ol" önerisine ise "Bunu yapamam" yanıtını verdi.

Malatya'da, eşinden ayrı yaşayan genç bir kadın, hastanede refakatçi iken karşılaştığı ve adı dışında birşeyini bilmediği şahıstan hamile kalınca polise başvurdu. Polisten verilen bilgiye göre; 27 yaşındaki H.Ö. adlı kadın, polise başvurarak evli olduğunu, 6 aydır eşinden ayrı yaşadığını, 2.5 ay önce bir hastanede...

refakatçi olarak bulunduğu sırada tanıştığı 26 yaşlarında adını Murat diye tanıtan şahsa boşanmak üzere olduğunu söylediğini, bu şahsın boşanması halinde evlenme vaadinde bulunduğunu, boş bir odada kendisi ile cinsel ilişkiye girdiğini anlattı.

Daha sonra ilişkiye girdiği şahsı hiç görmediğini belirten kadın, birkaç gün önce rahatsızlanarak gittiği hastanede hamile olduğunu öğrendiğini belirterek kendisini hamile bıraktığını söylediği şahıstan şikayetçi oldu.
Polis, "faili meçhul" olarak belirttiği olayla ilgili araştırmaya başladı.

(Kocasının neden bu kadından ayrı yaşadığına şaşmamalı)

Turk Olcu Birimleri

1. 'abi geçen bi balık yakaladık nah kolum gibi'

2. 'muhsin abi geıçen bi woofer almışım öküz gibi ses çıkarıyo. Mukemmel abi'

3. 'kaç karış?'

4. yol tarifinde bir ölçü birimi olarak yüz metre. 1 yuz metre = 300 metre

5. kedi kadar fare

6. başarılı bir Türk aşçı, Fransa'da bir luks otele transfer edilir.

diger aşçılara bazı tarifler öğretmesi gerekmektedir. geçerler ocağın

başına, bizimki başlar: - bir tutam maydonoz, bir tutam karabiber,yetecek
kadar su...

fransiz dayanamaz sorar: - bunlarin bir ölçüsü yok mu?

-bizimki terslenir: - ben ne diyorum? bir tutam olacak demedim mi?

7. 'göt kadar' gibi söylendiğinde sadece Türkler'in anlaması muhtemel, hatta
bazen Türk olanların dahi anlamakta zorluk çektiği ve sizin karşınızdaki
kişinin nasıl bir ortamda yetiştiği, sosyo kültürel yaşantısı gibi konularda
derin tespitler yapmanıza sebebiyet veren ölçü birimleridir.

-kac metrekare lan senin ev.?

-göt kadar ya. ....

8. ayrıca yön tariflerinde de çığır açmış olmaları kaçınılmazdır.

-ne tarafta abi bu dükkan.-şeyimin istikametinde., gibi.

9. bir demet maydanoz.

10. iki tutam karabiber.

11. bir diş sarımsak.

12. bir avuç fındık.

13. bir tepeleme çay kaşığı tuz.

14. bir silme çay kaşığı tuz.

15. bir cimcik un,

16. bir adım yol.

17. bir dünya iş.

18. bir araba laf. vs.

19. aşure kazanı

20. kafam kadar

21. burdan sana
kadar, bilemedin kapıya kadar .

22. bir de bunların trakya insanına özgü olanları vardır ki, genelde
revaçta olmama nedenleri nezaketsizliktir:

iki güzel örneği:

küçük ev = bülbüll büzüğü kadar

yenilen az yemek = kedi çükü kadar bişey yedim .

23. üç kalem mal.

24. iki satır yazı.

25. bir tek rakı.

26. iki duble rakı.

27. beş posta ... vs.

28. alabildiğince un.

29. kasıktan dize kadar....

30. Türk'ün kendisi ölçü birimidir: Türk kadar kuvvetli, bir Türk dünyaya
bedel

31. kavgaya giderken 'bir kamyon adam' toplanır, sayı belirtmek icin
uygun bir sıfattır.

32. çok uzakta: taa anasının ..minda

33. iki bıyık bükümü sağa

34. üç evlek ileri

35. bir zaman ölçüsü olarak sigara:

- hadi ne zaman gidiyoruz?

- sigaram bitince gideriz.

36. bir fiske tuz,

37. göz alabildiğine geniş...

Okey Boyle Oyanır

General Motors

İki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu: - "Neden selam verdin?" - "Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu."

Kahraman Trapzon

Komutan teftiş sırasında bir askere sorar: - "Oğlum nerelisin?" - "Maraşlıyım komutanım!" Komutan askere bir tokat patlatır ve tekrar sorar: - "Oğlum nerelisin?" - "Maraşlıyım komutanım!" Komutan askere bir tokat daha patlatır ve tekrar sorar: - "Oğlum bak iyi düşün! Nerelisin?" - "KAHRAMANMaraşlıyım komutanım!" Komutan: - "Aferin işte böyle!" diyerek diğer askere (Temel) döner: - "Oğlum sen nerelisin?" - "Kahraman Trabzonluyum komutanım!"

Hic asker cıktı mı?

Acemi er, levazım başçavuşuna yakınıyormuş: - "Başçavuşum, bize yemekte ördek böreği verdiler. Yemin ederim ki, içinde bir gram bile ördek eti yoktu." - "O halde? diye yanıtlamış başçavuş. "Sen hiç asker bisküvisi yedin mi?" - "Şey...yani evet, başçavuşum." - "İçinden hiç asker çıktı mı ulan!"

Asagı attım

Bir general, komşu ülkeden gelen konuk generale hem hava atmak, hem de erlerinin kendisine ve vatanına bağlılıklarını göstermek için, üç erini ve karılarını yanına çağırır. Erlere birer kurusıkı tabanca verir. Onları yan odaya alır ve karılarını öldürmelerini ister. Konuk generale "şimdi bakınız erlerimiz nasıl itaatkar ve vatansever", der. Erler teker teker içeri girerler. Birinci er karısından özür dileyip tüm şarjörü boşaltır. Tabii karısı ölmez, kurşunlar kurusıkıdır. İkincide de aynı şey olur. Genaralin gözleri yaşarmıştır. En son giren erin ardından, iki general kurşun seslerini dinlerken, "dan dan dan dan dan dan... şangırrrr", diye bir ses duyarlar. İşini bitirip çıkan ere merakla sorarlar, "neydi o şangırrr sesi?" diye. Er yanıtlar: - "Komutanım bana kurusıkı kurşun vermişsiniz, karım ölmeyince bende tuttum camdan aşağı attım."

Kereste uzmanı

Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormuş ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış. Bir gün bunu komutana da götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış... - "Söyle bakalım benim boyumun ölçüsü kaç?", demiş. Asker aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve "1.75 efendim", demiş. Komutan: - "Doğru.. Hayret, nasıl bildin?" demiş. Asker "Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım.."

Kamuflaj

Askerde kamuflaj yarışması vardır. Herkes çuvallara girecek, komutan gelip tekme atacak; onlar da hayvan sesleri çıkaracaklardır; komutan da beğenirse onaylayacaktır. Komutan birinci çuvala vurur. "Hav hav hav", komutan "aferin" der, "köpek çuvalı". İkinci çuvala vurur, "miyav miyav". Komutan gene beğenir. Böyle on onbeş çuval gezer... Hepsi çok iyi taklit yapıyorlardır. En son çuvala vurur ses yok. Daha sert vurur gene ses yok, tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok. Askerlere emir verir iyicene tekmeleyin diye. Çuvaldan kan sızmaya başlıyor. Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses: - "Patateeeeeees.."

Hangisi daha salak?

İki general bir kafede oturup konuşuyorlarmış. İçkinin de etkisiyle generalin biri "benim bir erim var çok salak", demiş. Diğeriyse "hayır, benim bir erim var o daha da salaktır", demiş. Tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha salak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir şey yapmaya karar vermişler. İlk general askerini yanına çağırıp "oğlum, git bana şu 5000 lirayla bir Mercedes al gel" demiş. İkinci general de askerini çağırıp "git bak ben ordu evinde miyim?" demiş. İki asker yolda karşılaşmışlar. İlki "ya benim general çok salak. Bu günün pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi" demiş. İkincisiyse "benim general daha salak. Yanında telefon dururken, beni ordu evine gönderdi" demiş...

30 senelik kaptan

Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol alıyormuş. Derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen bir ışık farketmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesajı geçmiş: - "Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz." Karşıdan anında cevap gelmiş: - "Sen rotanı 30 derece batıya çevir!" Komutan şaşırmış, biraz da sinirlenmiş, mesajı tekrarlamış: - "Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!" Karşıdan cevap: - "Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!" Komutan öfkeden küplere binmiş, bir mesaj daha yollamış: - "Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 30 derece doğuya çevir!" Cevap: - "Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 30 derece batıya çevir!" Komutan, o kadar sinirlenmiş ki, hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale getirmelerini emretmiş ve son kez bir mesaj göndermiş: - "Burası bir savaş gemisi, derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız" Karşıdan cevap gelmiş: - "Burası da bir deniz feneri.. Sen rotanı bir an önce 30 derece doğuya çevirmezsen birazdan kayalara çarpacaksın"

Mehteran

Bir gün Cennet'in kapıları şiddetle vurulmuş: - Güm Güm Güm !! İçeriden seslenmişler: - Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: - Biz Istanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hoş geldiniz diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış: - Güm Güm Güm !!! İçeriden sormuşlar: - Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: - Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hemen cevaplamışlar: - Onlar 40 yıl önce geldi! Dışarıdan yine ses gelmiş: - Biz mehter takımıyız, ancak geldik!

Neresinden

Kore'de Türk Tugayından iki Anadolulu asker biraz gezmek için firar ederler. Şehirde bir aşağı bir yukarı dolaşırken inzibat subayı bunları yakalar ve sorar: - "Hani sizin izin kağıtlarınız?" Erler subayı atlatırız umuduyla: - "Biz Amerikalıyız..." diye cevap verirler. Subay durumu anlar, ama hiç bozuntuya vermez: - "Amerika'nın neresindensiniz?" diye sorunca: - "İçindenik kumandanım!" diye yanıt verirler...

İcki oldurur

Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır. Yazıda: -İçki öldürür, diye yazıyordur. Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün?Biri yazının altına şunları ilave etmemiş mi: -Askerler ölmez!

Tek ben miyim?

Manevra varmış. Mehmet elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş: -Düşman önden gelirse ne yaparsın? Mehmet cevaplamış. Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse diye; tekrar tekrar sormuş komutan. Mehmet bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda: - "Ya düşman tepeden gelirse?" deyince; - "Bu memleketin tek askeri ben miyim komutanım?"

Anneniz Ne diyor?

Çok genç bir İngiliz subayı, general olan babasının yanında yaverdi, yaşlı bir albaya emri iletmekle görevlendirildi: - "Babam birliğinizi şu karşıki tepenin yamaçlarına çekmenizi söylüyor, efendim" dedi. Yüzü moraran albay da şöyle dedi: -Demek öyle söylüyor!Peki anneniz ne diyor?!

Sicilya'ya mı?

Hocanın biri fıkra anlatmaya bayılırmış; özellikle de belden aşağı fıkralar ve espriler tabii ki... Bir gün kızlar bir karar alırlar ve hoca gene böyle espriler yaparsa sınıftan toplu halde çıkmaya karar verirler... Bu durum hocanın kulağına gider. Derse gelir ve Sicilyalı erkeklerin cinsel organının Türklerinkinden 10 cm. daha uzun olduğunu söyler... Kızlar birbirlerinin yüzlerine bakarak ayağa kalkarlar ve almış oldukları karardaki gibi sınıfı terketmek isterler, tam sınıftan toplu halde çıkarken, hoca kızlara seslenir: - "Ooo... Nereye kızlar? Sicilya'ya mı?"

Oracıkta

İki ipnenin canı yatmak ister, ama bu işi yapacak mekan bulamazlar. Birinin aklına bu işi metronun son vagonunda yapmak gelir. Giderler metroya ama beklenen tren bir türlü gelmez. Sonra aralarında şu diyalog geçer: - "Oğlum gel burada istasyonda halledelim?" - "Oğlum nasıl olur?" - "Toplum hiçbir şeye tepki göstermez. Bak sana bunu bir örnekle göstereceğim. Şimdi şu "Sigara İçilmez" tabelasının altında bir sigara içeceğim ve kimse bir tepki göstermeyecek." Adam dediğini yapar ve kimse bir tepki göstermez. Sonra oracıkta birlikte olurlar ve mutlu bir şekilde oradan ayrılırlar. Bir başka gün başka iki kişi ormana mangal yapmaya gitmek için metroya giderler. Ama bekledikleri metro bir türlü gelmez. Adamlardan biri mangalı metroda yakalım der. Diğeri "olur mu ya metroda mangal yakılır mı?" der... Diğeri: - "Bu toplum hiçbir şeye tepki göstermez. Bak sana bunu bir örnekle kanıtlayacağım, şimdi gidip şu "Sigara İçilmez" tabelasının altında durup bir sigara yakacağım, ve kimse bir tepki göstermeyecek..." Diğeri panik bir şekilde atılır: - "Sen ne diyosun oğlum! Geçende birisi şu tabelanın altında bir sigara içmeye kalktı da oracıkta siktiler adamı!"

Saati Kurmak

Bir kovboy arazide yürürken yol kenarında çırılçıplak uzanmış yatan bir Kızılderili görmüş: - "Senin işin gücün yok mu napıyosun burda böyle?" Kızılderili cevap vermiş: - "Kimin saati olmamak, saati bana sormak. Ben ona saati söylemek..." Kovboy şaşırmış: - "Allah allah... Peki bana soyle bakalım saat kaç?" Kızılderili bunun üzerine kafasını kaldırıp güneşe bakmis, sonra da "şeyinin" yerdeki gölgesine bakmış ve: - "Saat 2..." Kovboy kendi saatine bakmis ve saat gercekten 2... "İnanılmaz bişey" deyip yürümüş gitmiş. Yarım saat daha yürüdükten sonra yine çırılçıplak yatan bir Kızılderili görmüş: - "Yoksa sen de mi saati söylüyosun?" Kızılderili gülmüş: - "Evet senin saatin olmamak, saati bana sormak... Ben sana doğru saati söylemek." Kovboy bunu da bir denemek istemiş: - "Peki söyle o zaman saat kaç?" Kızılderili önce kafasını kaldırıp güneşe bakmış sonra da şeyinin yerdeki gölgesine bakmış ve: - "Saat 2 buçuk..." Kovboy yine saatine bakmış ki, evet saat 2 buçuk... "İşe bak..." demiş, yürümeye devam etmiş. Az sonra yine karşısında çırılçıplak yere uzanmış bir Kızılderili, fakat bu seferki yatmakla da kalmamış, o halde masturbasyon yapıyor... - "Sakın sen de saati söylüyorum deme!" Kızılderili cevap vermiş: - "Hayır, ben saati kurmak..."

Fadime yorulmustu

Temel kendini mastürbasyona kaptırınca babası onu evlendirmiş. Bir gün Temel'in evine gitmişler. Kapıyı karısı açmış. Temel'in evde olup olmadığını sormuş. Evdeymiş, merdiven altındaymış. Babası gitmiş ki ne görsün, Temel mastürbasyon yapıyor. - "Evlendun, yine mi çendi çendine yapaysun oni", diye sormuş babası. - "Fadime'nin kolu yorulmuştu da", demiş Temel...

O zaman niye yapıyosun?

Karga ile Ayı uçakla yolculuk yapıyorlarmış. Karga servis düğmesine basarak hostesi çağırmış. Hostes gelmiş: - "Buyrun efendim, nasıl yardım edebilirim" diye sorunca karga: - "Hiiiç, ipnelik olsun diye bastım" demiş. Hostes bozulmuş tabii ve gitmiş. Biraz sonra karga tekrar düğmeye basmış ve hostes gene gelmiş. Karganın cevap aynı: - "Hiiiç ipnelik olsun diye bastım" Bu olayı üçüncü kez yine yapar. Ama hostes bu sefer bir daha böyle yaparlarsa onları pilot'a şikayet edeceğini söyler. Karga tekrar aynı şeyi yapınca da hostes gerçekten kargayı pilota şikayet eder. Pilot gelir ve: - "Bir daha yaparsanız sizi uçaktan atacağım" der. Biraz sonra bu kez zile ayı basar.
Hostes gelir: - "Buyrun, nasıl yardım edebilirim?" Ayı: - "Hiiiç, ipnelik olsun diye bastım" deyince hostes pilotu çağırır ve pilot bunları aşağı atar. Karga havada süzülür ama ayı bağırmaya başlar: - "Kurtar benii, kurtar benii!" Karga sakin sakin: - "Sen uçmayı bilmiyo musun?" - "Hayır?" - "O zaman niye ipnelik yapıyosun!"

Cinsel guc kaybi

İki kadın dertleşiyormuş: - "Sorma hayatım" demiş biri, "başıma öyle bir felaket geldi ki, anlatılır gibi değil..." - "Hayrola, ne oldu?" - "Kocam yüzde 100 iktidar kaybına uğradı. Seks hayatım tamamen sona erdi." Lafı öteki kadın almış: - "Güzelim demiş, sen gene de haline şükret! Ya benim durumum? Benimki yüzde 300 iktidar kaybına uğradı!" Yüzde 300 lafını duyan birinci kadın itiraz etmiş: - "Hiç öyle şey olur mu ayol? Yüzde 100 kaybı anlarım da, yüzde 300 kayıp nasıl olur?" İkinci kadın anlatmış: - "Benimki geçen gün merdivenden iniyordu. Birden ayağı kaydı yere düştü. Hem parmağını kırdı, hem dilini ısırdı!"

İkisini de

Adamın biri bir gün felç olan bir arkadaşını ziyaret etmiş. Sohbet sırasında felçli arkadaşı adama "terliklerim yukarıda kalmış, onları bana getirir misin lütfen?" diye rica etmiş... Adam yukarı çıkmış, bir de ne görsün! Felçli arkadaşının afet gibi iki kızı varmış. Hemen pratik zekasını çalıştırarak: - "Babanız beni sizinle yatmak için gönderdi" demiş. Kızlar: - "Nasıl olur! İmkanı yok!" demişler. Adam, "İnanmıyorsanız soralım" demiş ve aşağıya seslenmiş: - "İkisini de miii?". Felçli adam bağırmış: - "İkisini dee! İkisini dee!"

Tek elle alkış

Çok güzel bir genç kadın bir gece klubünde stiptrizci olarak iş bulmuştu. İlk kez sahneye çıkacağı için çok heyecanlıydı. Ancak ışıklar üzerinde parlar parlamaz öyle bir alkış tufanı koptu ki, heyecanı hemen yatıştı. Üzerindeki elbiseyi çıkardıktan sonra, alkışlar biraz azaldı. Çoraplarını çıkardıktan sonra ise alkış seslerinde biraz daha azalma oldu. Sütyenini çıkardığında salondan tek tük alkış sesleri geliyordu. Nihayet, üzerinde kalan son giysi parçasını da çıkarıp attı. Artık salondan tek bir alkış sesi bile gelmiyordu. Vücudunun güzelliğinden son derece emin olan yıldız adayı şaşkınlık içerisinde ön masada oturan bir adama yanaşarak sordu: - "Şey acaba vücudumu beğenmediniz mi?" Adam heyecandan soluyarak: - "Nereden çıkardınız bunu?" dedi. - "Ne bileyim. Ben soyundukça alkışlar kesildi de..." - "Tabi kesilecek" dedi adam. "İnsan tek elle nasıl alkış tutabilir ki?"

Donmus tavuk

Adam eve döndüğünde bir kutu Viagranın Papağanı tarafından yenildiğini görünce fena halde hiddetlendi ve ceza olarak papağanını buzdolabının buzluğuna kapattı. Aradan bir kaç saat geçti, merakla buzdolabına gitti buzluğu açtı, oda ne papağan kan ter içindeydi, hayretle sordu: - "Bu ne hal?" Papağan yanıtladı: - "Donmuş tavukların bacaklarını ayırmak kolay mı sanıyorsun?"

Yumusak sert

Adam resepsiyonda bekliyormuş. Arkadasındaki güzel bayanı görememiş. Ve birden dirseği kadının göğüslerine dokunmuş. Adam: - "Hanımefendi eğer kalbiniz de göğsünüz kadar yumuşaksa beni affedersiniz", demiş. Kadın da bunun üzerine: - "Beyefendi eğer penisiniz de dirseğiniz kadar sert ise oda 406'da bekliyorum."

Komutanına nah çekiyor

Kimin askeri daha cesur yarışması varmış. Karacıların komutanı: - "Oğlum şu tankın altına atla!", demiş. Asker atlamış ölmüş. Havacıların komutanı: - "Oğlum şu uçaktan betona paraşütsüz atla!", demiş. Asker ölmüş. Denizcilerin komutanı: - "Oğlum şu geminin altına gir!", demiş. Asker: - "Naah atlarım", demiş. Denizci komutanı diğer komutanlara dönüp: - "Bakın, benim askerim daha cesur, komutanına nah çekiyor!"

Peltek Cocuk

Çocuk peltekmiş. Öğretmeni tahtaya kaldırmış ve tahtadaki "kedi sütü iç" yazısını okumasını istemiş. Çocuk "tedi tütü it" demiş. Öğretmen bağırmış "doğru söyle" demiş. Çocuk yine "tedi tütü it" demiş. Öğretmen acaip sinirlenmiş ve çocuğu dövmüş, "doğru oku dedim sana şunu!" demiş. Çocuuğun artık canına tak etmiş ve bağırmış: - "Anatını tittimin tediti ittene tu tütü!"

Yapın da yakalıyalım

Çingenelerde bir adet vardır. Bir bebek doğunca annesi bir törenle onun adını koyar. Ama o anda ne söylerse ad olarak o kalır. Bir gün bir bebek doğar ve tam adını koyacağı sırada annesinin *oku gelir. Ve "*okum geldiii!" diye bağırır ve çocuğun adı "*okum geldi" olarak kalır... bokum geldi büyür ve askerlik çağına gelir. Askere gider, komutan adını sorunca "bokum geldi" der. Komutan "git tuvalete yap da gel" der. bokum geldi de gider tuvalete ve gelir. Bu olay bir kaç kez tekrarlanır. Sonunda bir arkadaşı "onun adı bokum geldi komutanım" der.
Günler böyle geçip giderken bokum geldinin askerlikten canı sıkılır ve kaçmaya karar verir. Akşam olunca duvardan atlayarak kaçarken, komutan kaçtığını görür ve hemen bağırmaya başlar "BOKUM GELDİİİ KAÇIYOR LANNNN!" Bunu duyan askerler saf saf bakarlar. Komutan tekrar tekrar bağırır: "BOKUM GELDİ KAÇIYORRR LANNN!" bunu duyan askerlerden biri şöyle bağırır: - "YAPINDAAA YAKALIYAAALIIIMMMM KOMUTANIMMMMMMMMMMM"

Yuzbasım Bakıyor

Bir astsubayla bir gözü takma Yüzbaşı, aynı bekar lojmanında kalıyorlardı. Yüzbaşı her gece yatmadan önce takma gözünü çıkartır, su dolu bir bardağa koyar, sabah tekrar yerine takardı... Sıcak bir yaz akşamı gece yarısı astsubay susadı, el yordamıyla sehpadaki bardağı kaptı, bir dikişte yuvarladı. Ama suyla birlikte gözü de yutmuştu. Astsubay olayın farkına vardı ama artık iş işten geçmişti... Ertesi gün sabah sporundan sonra astsubay tuvalete gitme ihtiyacı duydu. Koşar adımla tuvate gitti pantolonunu sıyırdı başladı ıkınmaya.. Fakat bir türlü rahatlayamıyordu. Onun ıkınma sesini duyan tuvalet nöbetçisi er telaşlandı; nazikçe kapıyı tıklattı.. - "Komutanım yardımcı olayım?"
Astsubay can havliyle kapıyı açtı: - "Bak oğlum şurada ne var bir türlü s*çamıyorum", deyip ere doğru döndü. Er eğilip bakar bakmaz hazırola geçti ve selam durdu. Bunu gören astsubay sinirlendi: - "Ne selam durdun oğlum!", diye bağırdı. Asker yanıtladı: - "Nasıl selam durmayayım komutanım, içeriden yüzbaşım bakıyor."

Generalin jipi

Komutan karargah garajına telefon açar: - "Zırrr Zarrr..." - "Aluuu" - "Şu anda garajda kaç tane araç var?" - "Şu anda ipne generalin jipinden başka bi poh yok!" - "Ulan sen kiminle konuştuğunu biliyor musun? Ben o generalim!" - "Yaa öyle mi? Eee peki siz kiminle konuştuğunuzu biliyor musunuz?" - "Yooo..." - "O zaman bay bay amına godumun generali!"

Scanner

Komutan emir erini çağırmış: - "Bana çabuk bir lazer yazıcı bul getir." - "Emredersin komutanım." Bir saat sonra emir eri yanında başka bir er ile gelmiş. - "Lazer yazıcıyı getirdim komutanım." - "Hani nerde lan?" - "Komutanım bu arkadaş laz bir erdir ve bizim bölükte yazıcıdır!" - "Ulan iyi ki, scanner istememişiz be!"

Avcı mısın..

Avcımız avlanmaya çıkar dağa tepeye.. Bir bakar ki bir ayı karşısında.. Çeker tüfeğini ateşler ama tüfek tutukluk yapar.. Napsın, kaçmaya başlar, ayı da peşinde.. Ayı yakalar bunu, bir güzel becerir.. Avcımız hırs yapar, öldürecektir illa ki bu ayıyı.. Bir müddet sonra bir daha görür ayıyı, çeker tüfeği, basar tetiği yine tutukluk yapar; bizimki kaçar, ayı peşinde, yakalar ayı bunu, bir daha becerir.. Avcımız iyice hırslanmıştır illa ki vuracaktır ayıyı.. Takılır ayının peşine, görür, çeker tüfeği basar tetiğe yine tutukluk yapar, ayı bunu bir daha yakalar bir daha becerir.. Bu olay gün boyunca tekrarlanır..
Artık avcının dayanacak gücü kalmamıştir, hayat meselesi olmuştur bu, son bir defa daha bakar ayı karşısında.. Çeker tüfeği basar tetiğe ve tüfek yine tutukluk yapar.. Ayı yakalar bunu ve der ki: - "Ya kardeşim avcı mısın, ipne misin?"

Bedava Seks

Benzin istasyonunun önünde bir afiş: "Depoyu dolduran lotaryada tutturursa bedava seks kazanıyor." İki kafadar benzinciye "Doldur depoyu" der, sonra bedava seks için lotaryaya talip olur... Benzinci sorar: - "Kafamdan bir sayı tuttum, bilirseniz bedava seks..." "Üç" derler... Benzinci, "Bilemediniz, ben beş tutmuştum." Bir hafta sonra iki kafadar yine gelir, depo yine doldurulur, yine lotarya... Bizimkiler "Yedi" der. Benzinci "Olmadı, ben altı tutmuştum". Üç gün sora yine depoyu doldururlar, yine lotarya...
"Iki" derler, benzinci "Bir" der. Kafadarlardan biri arkadaşına açılır: "Yahu bu bizi kandırıyor galiba, hep başka rakam söylüyor. Hile yapmasın?" Diğeri cevap verir: "Yok canım kızkardeşim arka arkaya iki kere kazandı."

Sultanın Gogusleri

Ahmet sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş.. Artık bir saplantı halini almış Kraliçenin göğüslerine dokunmak.. Tüm cesaretini toplayıp haremağasına açılmış.. - "Bana sultanın göğüslerini koklat. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin" demiş. Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı - büyücü karışımı bir kadın varmış. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korsaya iyice sürmüş. Sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış. Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek. Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha "Saray hizmetkarlarından Ahmet, derdinize derman olabilir.
Onun salyası, herşeye iyi geliyor. Tek çare, Ahmed'in dili. Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer siz izin verirseniz" demiş. Padişah çaresiz çağırmış Ahmet'i hareme. Ahmet bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş. Ne var ki söz verdiği halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış. "Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın. Hadi bakalım, çek arabanı" demiş, haremağasına. Çok kızmış harem ağası.. Öyle kızmış ki.. Ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş...

Hava Durumu

Adamın biri bayağı günah işlemiş.Bir papaza günah çıkartmaya gitmiş. "Papaz efendi ben çok günah işledim. Mesela dün komşunun küçük kızı geldi. Yağmur yağdı şimşek çaktı ben bir günah işledim." "Allah affeder oğlum".. "Önceki gün de büyük kızı geldi. Yağmur yağdı şimşek çaktı ben bir günah işledim." "Allah affeder oğlum".. "Daha önceki gün de komşumun karısı geldi. Yağmur yağdı şimşek çaktı ben bir günah işledim." Tamam oğlum Allah affeder affeder de, sen yavaş yavaş gitsen. Hava da bozmaya başladı zaten.

Kursun

Bir gün hamile bir kadın mağazada alışveriş yaparken, bir çatışma çıkar ve vurulur. Hemen hastaneye kaldırırlar. Doktor ameliyat sonrası kadına: "Hanımefendi hayati tehlikeyi atlattınız. Ancak iki kursunu çıkaramadık. Bunlardan biri doğacak olan kız çocuğunuza diğeri ise erkek çocuğunuza isabet etmiş. Şimdi çıkarırsak ölürler. Ancak üzülmeyin ileride bu kurşunları vücutlarından atarlar. Kadın doğum yapmış. Çocuklar sağlıklı. Aradan yıllar geçmiş. Kız çocuğu bir gün bahçede oynarken "Anne anne çabuk gel" diye bağırmış. Annesi telaş içinde "Ne oldu kızım?" diye kosmuş. "Bak anne vücudumdan bir demir parçası çıktı. Kadın sevinmiş: "Telaşlanma. Doktor amcan demişti. Bak kurşunu vücudundan attın. Bundan birkaç gün sonra bu kez erkek çocuk bağırmış. "Anne anne çabuk gel!" Kadın yine telaşla koşmuş: "Ne oldu oğlum?", "anne, mastürbasyon yaparken kediyi vurdum!"

Fiskobirliğin

Temel nişanlısı Fadime ile fındık tarlalarını geziyormuş. - "Bak Fadime" demiş, "bütün bu tarlalar benim. Ama bir tanecik fındık koparırsan, seni oraya yatırırım ona göre" Bunu duyan Fadime'nin gözleri parlamış, hemen koşup bir tane fındık kopartmış. Temel sözünün eri ya, Fadime'yi fındık ağacının altına yatırmış. Bu cezadan memnun kalan Fadime, üstünü başını toparlayıp, ayağa kalkar kalkmaz bir fındık daha kopartmış. Temel bir kez daha... Bir fındık daha... Temel 5. fındıktan sonra, perişan ayağa kalkmış. Bitkin bir halde Fadime'ye dönüp: - "Bak Fadime" demiş, eliyle tarlalari göstererek: - "Burdan sonrası Fiskobirliğin..."

Hangisi?

Adamın biri iş müracaatına gitmiş. Bir grubun önünde görüşmeye almışlar. "Şimdi sana bazı sorularımız olacak bakalım bilebilecek misin?" demişler; adam da "sorun" demiş. "Yolcu taşır, karayolunda gider, şoför kullanır bil bakalım bu nedir?" Adam düşünmüş ve "yolcu otobüsü" demiş. "Tamam doğru ama hangi marka, Mercedes var, Mitsubishi var di mi? Bilemedin ama sana bir şans daha vereceğiz" demişler. "Söyle bakalım havada yolcu taşır, pilot kullanır bu nedir?" Adam hemen cevaplamış "yolcu uçağı"; "Tamam ama" demişler "Boeing var, Airbus var di mi hangisi?" Bunu da bilemedin deyip iş görüşmesini bitirip adamı gönderirlerken, adam dönmüş demiş ki "Bir soru da ben sorabilir miyim?" "Tabi buyur sor bu en doğal hakkın" demişler. "Kadınların iki bacağı arasında bulunur, üremeye yarar nedir bu?" demiş. Hemen herkes o malum kelimeyi söylemiş; adam "tamam bildiniz ama ananınki var ebeninki var di mi hangisi?..."
28 Eylül 2008 Pazar

Abaza Rahıbe

rahıbenın bırı toren ıcın cicek toplamaya dağalara cıkar.tam egilmiş çiçek toplarken abazanın bırı rahıbeye tecavuz eder. rahibe koşa koşa kiliseye doner .baş rahibye olyları anlatır.we hamıle kalıp kalmayacagını sorar.bas rahibe''git limon suyu iç'' der rahıbe ''içersem hamıle kalmazmayım'' der.baş rahıbe''onu bılmemde yuzundekı kocaman gulumseme kaybolur'' der
Mahalle maçları genellikle caddelerde yahut bahçelerde yapıldığı için topun
kaçma olasılığı olan çok yer vardır. Top bir yere kaçtığında topu kaçıran
takımın karşısındaki takım hemen,
"Atan alır spor." der.
Top onların sahasında auta çıkmış olduğu halde karşı takım topu almak
zorunda kalır.

ELİN AVANTAJI OLMAZ:
Takımlardan biri ataktadır. Defans oyuncusu topu elle keser fakat pozisyon
devam eder ve gol olur. Golü yiyen takım el var diye mızırdar. Karşı takım,
"Avantaj olm." der.
Hemen akabinde kaleci
"Ulan elin avantajı olmaz." diye haykırır.
Bir yere varılamaz. Kısır döngüdür.

ADAMIN GOL DİYOR:
Gol atılır fakat yiyen takım saymaz. Hep bir ağızdan "Direk ulan." diye
anırmaktadırlar. Fakat içlerinden biri, "Gol abi." der. Karşı takımdan bunu
duyan biri direk atlar ve,
"Ulan adamın gol diyor." diye serzenişte bulunur.
Gol sayılır, adam dövülür.

ABANMA YOK:
Genelde küçük çocuklar arasında yaygındır. Kaleciler abanma yok derler.
Aralarından yaşça büyük olanı "Lan karı mısınız." dese de abanma olmaz.

GÖNÜL ALMA:
Büyüklerle küçüklerin ortak oynadığı maçta büyüklerden biri gaza gelip küçük
bir çocuğa sert girince direk penaltı olur. Nerede olursa olsun. Küçük çocuk
sevilen bi simadır ve faulü yapan abidir. Penaltı kullanılır, genelde gol
olmaz çünkü kalede bir ayı vardır ve penaltıyı atan küçük çocuktur.

KALECİ DEĞİŞTİN 2 PENALTI:
Herhangi bir penaltı pozisyonunda kaleye hemen forvetin etkili silahlarından
biri gecmek ister çünkü o her mevkide iyidir.Buna karşılık karşı takıma
teselli olarak ekstra bir penaltı verilir. 1+1=2.

3 KERE SEKTİRME:
Kaleci degaj kullanırken eğer yanında bir rakip forvet varsa topu 3 kere
sektirir ve,
"Açılsana ulan üç kere sektirdim iste." der,
rakip açılır. Ne keyiflerdi bunlar be. Bak gözlerim dolu dolu oldu.

1'E 1 ATIŞ:
Çift penaltı sisteminde eğer birinci penaltı kaçarsa ikinci şans vardır ama
gol olursa ikinci şans kullanılamaz. Bunun mantığını hala çözebilmiş
değilim.

SAĞLIK ÖNLEMLERİ :
Bazen top insanin pek münasip olmayan bi tarafına gelir, herkesin reaksiyonu
aynidir:
"işe işe!."
Uygun araziye çiş edildikten sonra maça devam edilir.
Mahalle maçlarında her zaman saçı ince telli ve uzun olan kişiler vardır.
Bunlar geriden topu alip butun gucleriyle ileri kosarken kafalarini ileri
dogru atarlar. Amac gol atmak ya da rakibi çalimlamak degil, saclarin
ruzgarda ahenkle dans etmesini saglamaktir. Bu kisiler buyuyunce Ümit Davala
gibi olurlar.

TOP KURTARMA OPERASYONU:
Top zirt pirt araba altina kacar. Boyle durumlarda, sahadaki en celimsiz ve
en hop-zip kisi, en iri iri kisi tarafindan topu almaya gonderilir. Arabanin
altina kacan toplar tam ortasinda durur bazen, kimse yetisemez oraya. Bu
sefer tas atma ve sopayla itekleme fasli baslar. Arabanin egzosuna vurulan
birkac darbeden sonra top yuvarlana yuvarlana cikar bir taraftan; artik
kosarak maca geri donme zamanidir.

AT BAKIIM ABININ KILLI GOGSUNE...
Ya ne iirenc bisiiydi bu. Sen takimini kurmussun, pasa pasa macini
yapiyosun. Muhtemelen yasca ve boyutca senden buyuk olan eleman damlar, bu
gereksiz cumleyi sarfederek maca dahil olur, tadimizi tuzumuzu kacirir.

GOL DIIL OLM BEL USTU :
Minyatur kale maclarda elle tutulmasina engel olunmak icin getirilmis bir
cozumdur ancak bel ustu gibi kisiden kisiye degisen ve ispati zor bir kriter
getirdigi icin nice kavgalarin cikmasina, nice baslarin yarilmasina sebep
olmustur.

Iyi guzel de butun bu kavramlar kitabi olmadan, televizyon olmadan nasil
herkes tarafindan bilinebiliyo? Ben diyorum ki gizli bi orgut var, her
mahalleye bi adam gonderiyo bilmem kimin amcaoglu olarak bilmem kim de
orgutten. Sonra mesela hem gol hem penalti olunca agizlara kolayca
yerlesecek "giren gole penalti olmaz" cumlesini soyluyo, pozisyon geciyo,
cocuk evine donuyo ama ifade baki.

Oynayacak kisi sayisinin tek olmasi ve kimsenin oyundan cikarilarak kalbinin
kirilmak istenmemesi durumu sozkonusu olur sikca. bu durumda futbol kariyeri
en berbat durumda olan fasulyeden tabiri ile adlandirilarak birinci devre bi
takimdan ikinci devre bi takimdan oynatilarak ufacik yureklere ve beyinlere
adaleti yerine getirmis olma duygusu zerk edilir. Aksam herkes eve gidip
yattiginda da hep o gunku maci, varsa attigi golleri, kacirdiklarini, bir
sonraki maclarda yapmayi planladigi hareketleri hayallenerek uykuya dalar.
Bu planlanan ama becerilemeyen hareketlere girmiyorum. ben mahalle maci
kurallarinin nasil bilindigi sorusuna ise kalitsal diyorum.

Bazen kucukler kendi aralarinda oynarken eli torbali bi is donusu adami maca
dalip topu kucuklerin ayagindan alir ve aptal aptal seyler yapmaya baslar.
Eger adam yetenekliyse bi iki numara yapip cocuklarin aklini alir. En
konunda topa hizlica vurur. Cocuklar topu yakalayamaz ve top uzaga gider.
Eli torbali is donusu adami yaptigi ufak hareketten mutlu bir halde evinin
yolunu tutarken cocuklarin "hay ........., top ta .............. gitti, kim
alcek lan topu?" dedikleri duyulur.

ELDEN GOL OLMAZ :
Pasa pasa oynuyoruzdur, adamin tekinin eline carpar top, biz dikeriz topu,
hemen bi mahalle maci oyun kurallari uzmani portler oradan bi yerden ve der
ki, "Elden gol olmaz"! Ulan niye olmasin hasta misin sen? El karari
verilmisse, bunun sonucu frikiktir. Herkes de kabullenmistir elden gol
olmayacagini, hatta baraj bile kurulmazdi bazen. Ben de buyuyunce ogrendim
elden direk kaleye cekilip gol atilabilecegini. Ogrendim de ne oldu, o
caanim frikikler geri mi geldi?

UC ADIM ACILMAK:
"uc adim acilmak" denen olayi atlamak senelerini betonda top oynayarak,
dizinde o cok derin olmayan ama surekli yanan yaralarla dekore eden bicok
mahalle topcusunu uzecektir. Top frikik noktasina dikilir ve rakip barajin
ustune dogru adeta 'onnar orda diilmiscesine yurunur'. Kocaman uc adim
atilir ve baraj gogusle itmek suretiyle uzaklastirilir. Adimlarin
buyuklugunden sikayet edenler iki kere "o-ha" der.

TEKNIK VURMAK:
Penalti vuruslarinda en bickin forvet oyuncusu sahne alacagindan kalecinin
gozu korkar. Hemen ici rahatlatilir: "korkma olm, teknik vurcam".

KALECI DUZENI:
Mahalle maclarinda rastlanan pekcok tatsiz durumdan sadece biridir
kalecisizlik. Herkes kendisini ispatlamak ve golleri yagmur edip yagdirmak
İstediginden kimse kaleye gecmeyecektir. Adil duzen ilk "kalede son" diye
bagirani kayirmaktadir. Hemen arkasindan gelen "son bir", "son iki".. gibi
cigliklarin sonunda artik son kac oldugunun bir onemi kalmayan agir kanli
arkadas kaleye gecer. Kaleci gerek iki golde bir, gerekse dakka ayriyla
eldivenleri bir sonraki arkadasina teslim edebilir. Nizam boyle emreder.

Arkadasin biri iyi orta gol getirir diye bagirir o da iyi bi orta yapmaya
calisir ve ortasini yaptiktan sonra duser. Arkadasin dizi kaniyodur ama
farkinda değildir birisi ordan "olm dizin kaniyo" der ve olan olmustur dizi
kaniyan cocuk aglamaya baslar.

ee bide her zaman bağırılarak söylenen sözler vardır;
- Avut be oglum avut
- Kasti faul yapma lann
- direk abi direk
- valla gol diil
- Abi siz cok guclu oldunuz ya -
Mithat'i bize verin, Mete'yi siz alin
- Ahh bacagim
- annem anneeem
- Top benim oolum istedigimi oynatirim
- Beste devre onda biter
- Santra yapin lan santraaa
- Sahsi oynama oglum pas ver
- Abanma beee
- Yuhhh o da kacar mi
- Hakeme gozluuuk
- Ortani goriyim
27 Eylül 2008 Cumartesi

Banka Soygunu

Temel ve Dursun bir bankayı soymaya karar vermişler. Bankayı soymuşlar, paralarla kaçarlarken bunların peşine polis düşmüş. Polislerden biri bağırmış bu esnada "duuur, orospu çocuğu!". Temel Dursun'a dönmüş:
- "Sen kaç Dursun, beni tanıdılar!"

Yamyamların Sınavı

Birgün bir gemide bulunan Alman Fransız ve Temel geminin batması sonucu bir adaya çıkarlar.
Adada bulunan yamyamlar bunları esir alırlar : -Birinizi yiyeceğiz, derler.
Sınavı kaybedeni yiyeceklerdir.
Herbirine birer maymun verirler en az çocuk yapanı yiyeceklerdir.
Aradan bir süre geçer sonuçlar belli olmuştur.
Alman 2 Fransız 3 ve Temel'in 1 çocuğu olmuştur.
Yamyamlar şaşırmışlardı. Nasıl olurda bir Türk 1 çocukta kalırdı? Bunu duyan Temel hiddetle :
-Siz bunun bana dişisini verseydiniz 10 çocuk yapardım aq ibneleri

Gunah Cıkarma

4 kız arkadaş günah çıkartmak için kiliseye giderler biraz bekledikten sonra ppaz gelir ve ilk kıza sorar ne günah işledin yavrum 1. kız rahip ben işaret parmağımla erkek arkadaşımın yarragına dokundum der ( burdaki yarraq orakçı deil yanlış anlaşılmasın ) pederde tamam kızım git parmağını kutsal suya dök der ve 2. kıza sorar sen ne günah işledin kızım der 2. kız şey peder ben erkek arkadaşımın yarrağını elime aldım der.tamam kızım sende elini kutsal suya sok ve günahlarından arın der peder. tam 3. kıza soracakken kalan 2 kız bişeyler fısıldaştıqtan sonra yer deiştirirler.neden yer degiştirdiklerini meraq eden peder sorar ve kızlardan birisi cevap verir şey arkadaşım kutsal suya götünü sokmadan ben bir ağzımı çalkalıyayım ondan yer deiştirdik

3 rahibe

İki rahip banyo yapmak isterler ve banyoya girerler.Derken sabunun olmadığını anlayıp 2. rahibe 1. rahip şöyle der:
_sabunlar sağdan ikinci odada bir koşu git al gel.
Ama rahip çıplaktır neyse gider sabunları alır.Derken tam o sırada içeri iki rahibe girer.Bizim rahip ne yapacağını şaşırarak kendine heykel süsü verir.Kadınlar elinde iki sabun, çıplak adama bakarak şöyle derler:
_Ne bu böyle baksana sanki gerçek gibi acaba bunu buraya kim koydu.
derken rahibelerden biri rahibin organını çeker.rahip de hemen bir sabunu elinden düşürür.
ve rahibe bana sabun verdi diye sevinir neyse ikinci rahibede bende sabun istiyorum diyerek adamın şeyini çekmeye başlar.o sırada rahip diğer sabunuda elinden düşürür.oda sevinir.içeri bir rahibe daha girer ve diğer rahibeler olanları anlatırlar ve üçüncü rahibede sabun vericekmi diye çekmeye başlar rahibin şeyini ve o sırada rahibenin eline bir sıvı akar:
_aaaa bakın bana sıvı sabun verdi...

temelin tassakları

Temel ile Dursun bir apartmanın ikinci katında beraber yaşıyorlarmış.Bunlar hergün birbirlerine eşek şakaları yaparlarmış.

Derken Temel bir sabah uyandığında ne görsün üzerinde koca bir kütük haçen bu kütüğü kesin Dursun koymuştur üstüme demiş ve kütüğü camdan dışarı fırlatmış bide ne görsün kütük organına bağlı hemen kütüğün arkasından camdan fırlamış ve pat diye aşağıda kendisini bekleyen Dursunun önüne düşmüş.

Aşağıda onu bekleyen Dursun ise gülerek

- Ula Temel kütüğe bağlı aletini farkettun ama yatağa bağlı tasaklarun ne olacak?!!

papaz 2

Nammık Kemal hrıstıyanların ulkesıne gıder. Orada papazı arar ve bulur papaza sıkısme teklıf eder papaz uyanık once ben der Namık Kemal hayır ben der

papaz once ben yoksa sıkısmem der. tamam der bızimkı ama 3 hakkın var der.
papaz sıkını cıkartır tam sokarken Namık Yaaa Isa der papaz hemen toparlanır gene tam sorken yıne Yaaa Isa der Namık papaz sınırlenır bır daha Isa dersen senı bırak ananı bıle sıkerım der papaz gene sokacak bu sefer Namık Yaaa Meryem der papazın hakkı bıter

sıra gelır Nam ı Kemal'e sıkını cıkartır sokmak ıcın hazırlar papaz ne desem de sokmasa der Namık tam sokarken papaz Allahu Ekber der Namık Kemal de semıallahulımenhamıde der ve dalar

Papaz

Bizim Nam-ı Kemalin çok samimi bir papaz arkadaşı vardır.
Yalnz bu papazın bir gözü gün geçtikçe kapanmaktadır. Bu durumuna çok üzülen papaz derdine çare bulabilmek için dünyada gitmediği dokdor gez mediği ülke kalmaz ama bir türlü derdine bir çare bulamaz. Bu arada Namık Kemal papaz derdine çare ararken sürekli

-Ya papaz efendi senin çare bende boşuna çare ararsın sana bir sokayım gözün şak diye açılır der, papazda.

-Git işine olmaz öyleşey hayatta yaptırmam. diye karşı gelirmiş.

Bir gün papaz yine bir doktor ismi öğrenir ve hemen bizim Nam-ı Kemalide yanına alarak atlar uçağa ve soluğu doktorun yanıında alır.
Doktor:

-Malesef papaz efendi senin hastalığının çaresi yok. Boşuna çare arama der. Bunun üzernine papzın bütün ümitleri söner ve uçakla geri dönerler.

Nam-ı Kemal:
-Ya papaz efendi dünyada gitmediğin doktor kalmadı yinede gözünü açtıramadın senin çaren bende bir defada benim dediğimi denesen ne çıkar der.

Tüm ümitleri tükenen papaz bir mütdet düşündükten sonra Namık Kemalin dediğini yapmaya karar verir.
Papaz gerekli hazırlıkları yapar ve Namık Kemal bütün gücüyle yüklenir.

Bunun üzerine papaz ;
Çıkar Amına Koduğumun çocuğu öbürü de gidiyor.

sittir gitsin :)

Temel fena halde hastaymış. Hastalığı hemoroid. Kasaba doktoruna gidiyormuş, bir süre verdiği ilaçları kullanıyormuş, ancak şikayetleri durmadan tekrarlıyormuş. Derdini en yakın arkadaşı Dursuna açmış.
Dursun ona:
- Ula! Bunu bu kadar çekecek ne var? Benim amcamın oğlu İstanbul'da büyük doktor, profesör. Bu işi o halleder, demiş.

Temel'le beraber yola çıkmışlar. Dursun'un amca oğlu profesör bunları iyi karşılamış: - Sen hiç merak etme, bu işin çaresi çok. Vereceğim ilaçları kullan, geçmezse ameliyatla göt nakli yaparız, demiş.
Temel şaşırmış, utanmış sıkılmış. Reçeteyi alıp, dönmüşler memleketine. 2-3 ay Temel halinden memnun, hiç yakınması yok.. Derken dördüncü ay aynı hemoroid şikayetleri tekrar başlamış.
Açmış telefonu İstanbul'daki doktora:
- Benim şikayetler yine başladı, demiş.

Doktor da ona:
- Peki, sen benden haber bekle, uygun bir organ bulunca seni arayacağım, demiş. Aradan 1 ay geçmiş, Temel'e telefon gelmiş.

Doktor demiş:
- Oğlum, atla gel, sana uygun bir göt bulduk!
Temel utana sıkıla düşmüş yollara, ama ne yapsin hastalık fena...
Temel'e başarılı bir ameliyatla göt nakli yapılmış. Temel yine köyüne dönmüş. Aradan aylar geçmiş, Temel mutlu. Hiç bir yakınması yok. Şikayetleri tamamen geçmiş.

Derken günlerden bir gün takılan organa bir şeyler olmaya başlamış. Temel'in nakil götü başka şeyler istiyor!
Telaşla doktora telefon açıp bağırmaya başlamış:
- Ula doktor. Sen ne yaptun? Ha bu taktuğun köte bi şeyler olayii...

Doktor hemen nakil yapılan hastanın dosyasını açmış. Bir de bakmış ki ölen adam ibne. Temel'e cevap vermiş:

- Ulan, göt senin değil ya, siktir gitsin...

Serefsiz

Temel kendi dötünü hiç ama hiç görmemiş. Bi gün dursun ile futbol oynarken dursun topa bir abanır,top tam temelin göte.Temel koşar

dötünü ova ova soyunma odalarına. Arkadan dursun gelir.

Derki:

-Temel abartma sanki ne oldu götüne...

Temel:

-Öle deme şerefsiz,ikiye yarmışsın!!