22 Kasım 2008 Cumartesi

Fıkra Gibi No..:1
Fıkra Gibi Adı..:Babaanne


Yetmiş sekiz yaşında, tonton bir babaannem var. Ne kadar modern olsa da gelişmiş teknolojiye ayak uydurmakta epey zorlanıyor. Buna en güzel örnek evimi aradığında telesekretere bıraktığı not.
- Babaannesi aradı dersiniz.

Fıkra Gibi No..:2
Fıkra Gibi Adı..:Düzen


Ecevit 1997 yılı seçim kampanyasında konuşuyor:
-Bu düzen değişecektir.
Bir vatandaş bağırmış:
-Düzen hayatından memnun; düzülen ne zaman değişecek?


Fıkra Gibi No..:3
Fıkra Gibi Adı..:Katı, Sıvı, Gaz


Olay, bir arkadaşımın annesinin gözetmen olarak bulunduğu ilkokulu dışardan bitirme sınavlarından birinde gerçekleşiyor. Dışardan bitirme sınavı ya, yağlı ballı adamlar da var sınavda. Gözetmenler sınav sırasında sıraların arasında dolaşıyorlar. Tam o sırada gözetmen bakıyor, adamın biri soruların hiçbirine cevap verememiş; acıyor adama. 'Maddenin üç halini yazınız' sorusunu parmağıyla işaret ediyor ve adamın kulağına eğilip cevabı fısıldıyor:
'Katı, Sıvı, Gaz.'
Sınav kurulunu dumura uğratan an cevap kağıtları okunurken gerçekleşiyor. Sorunun cevabı, kağıtların birinde aynen şöyle yer alıyor:
- Katır, Sığır, Kaz.

Fıkra Gibi No..:4
Fıkra Gibi Adı..:Printer


Sene 1992, üniversite yılları. Anneannemin haç parasıyla zar zor bir bilgisayar kapatmışız ama printer'a para kalmamış. Akşam vakti printer'ı olan bir arkadaşa gidip aleti ödünç aldım, eve dönüp proje çıktısı alacağım.Ankara' da her kış olduğu gibi yerler yine buz. Kayıp düşer de alete bir zarar veririm korkusuyla bir taksiye bindim. Daha iki dakka olmadan polis çevirdi, taksici kenara çekti, sonra arabadan indi, kimliğini gösterdi. Ben kucağımdaki cihazın inmemek için uygun bir bahane olduğu düşüncesiyle elde kimlik arabada bekledim. Polis abi geldi, kapıyı açtı, ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
- O ne len ööle?
- Printer (yanındaki öteki polise dönerek)
Ecnebi oğlum bu. Sonra gülümseyerek kapıyı kapattı. Güle güle manasına ikisi birden el salladılar, tekrar yola koyulduk. 500 metre kadar gittikten sonra şöför gene kenara çekti, çünkü gülmekten arabayı kullanamıyordu.

Fıkra Gibi No..:5
Fıkra Gibi Adı..:Şöför


Malum servis söförümüz trafikte hareket edemez halde beklerken (gayet de haklıydı çünkü önündeki arabalar kuyruk olmuştu) arkadan kornaya abanan araç sahibine camdan sarkarak 'Pokemon'muyum lan ben arabaların üzerinden uçayım' diye bağırarak tüm servisi yere yıkmıştı.


Fıkra Gibi No..:6
Fıkra Gibi Adı..:Bot Ne Kadar?


Abimiz koyu kahverengi deri, yarım botu alıp kasaya yanaşıyor.Kasadaki kız botları poşete koyarken, sayın abimiz de soruyor;
- 43 lira değil mi?...
- Kız, 'Ne münasebet' der gibi bakıyor ve 'Bunlar orijinal deri...İndirimli fiyatı 180 lira.'
Abimizin bitiş cümleleri, kızcağızın kopuş anına denk geliyor;
-Olur mu hanımefendi, altında 'Size 43' yazıyor...

Fıkra Gibi No..:7
Fıkra Gibi Adı..:Skip Durağı


Sene 1968, İstanbul Bahçelievler' de Skripp tükenmez kalemlerinin fabrikası var ve önünde de 98 no lu otobüslerin durduğu otobüs durağı. Bu durak Bahçelievler' den sonraki ilk durak ve anlatacağım olay gerçekten yaşanmış olay. Otobüsle Bakırköy'den Güngören'e giderken Bahçelievler durağında otobüse çok güzel bir kadın bindi. Tam biletini alacağı zaman otobüs hareket etti. Kadın biletçiye bir Şirinevler bileti verir misiniz diye sordu. Biletçi bu otobüs Şirinevler'e gitmez deyince bayan durdurun otobüsü ineceğim dedi. Biletçinin cevabı hayli ilginç oldu.
- Hanım, hanım kalktı bir kere Skip'te indireceğiz.
Bu lafı duyunca kadının yüzündeki ifadeyi görmenizi isterdim ( bu arada Skip otobüs durağının adı )

Fıkra Gibi No..:8
Fıkra Gibi Adı..:Nataşa


İzmir'de 15 yıl kadar oluyor, maçta yanıma süzme Karadenizli müthiş çenebaz bir vatandaşımız düştü. Günün olayı idi Nataşa konusu. Evli idi, onun da ilgisi vardı Nataşalara.. Dayanamadım sordum. 'Karınızı aldatmak nasıl bir duygu' diye acaba? Suçluluk duymuyor muydu? Verdiği cevap şu oldu:
- Onlar da karı diye yıllarca bizi aldatmışlar dur da!

Fıkra Gibi No..:9
Fıkra Gibi Adı..:Sınav Soruları


Temizlikçi bir kadın dışardan İlkokul diploması almak için sınava girer. Tabiat bilgisinden sorular ve cevaplar şöyle:
-Soru Mide ne iş yapar?
-Cevap Sindirim yapar, yediklerimizi öğütür.
-Soru 'Akciğer ne iş yapar?'
-Cevap Solunum yapar, bizi yaşatır.
-Soru Kalp ne iş yapar?
-Cevap Dolaşım yapar.
-Soru Beyin ne iş yapar?
-Cevap Bizim apartmanda kapıcılık yapar.


Fıkra Gibi No..:10
Fıkra Gibi Adı..:Ne Doktormuş be!


Yıllar önce bir Karadeniz kasabasında görev yaparken, kansızlık nedeniyle başvuran bir hastamı muayene ediyordum. Konjoktiva dediğimiz alt göz kapağının içine bakarken, bir yandan da :
'Amca sende basur mu var?' dedim. Kansızlığın baş sebeplerinden biridir ve Karadeniz'de bu duruma sık sık rastlanır. Amcanın dışarı çıkarken yanındaki arkadaşına söylediğini hâlâ hatırlarım... 'Ne doktormuş be, helal olsun..! Gözümden baktı, dötümdekini gördü.'

3 Ekim 2008 Cuma

Nisanlılık Nedir?

Oniki yaşındaki oğlan ondört yaşındaki amcaoğluna soruyor: - Abi ablam nişanlanıyor biliyorsun...

- Yaz sonu nikah varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.

- Ben sana bir şey sormak istiyorum...

- Söyle...

- Bu nişan dedikleri ne? Evde sordum, 'Eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.

- Hıııım... Zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım...

- Dinliyorum.

- Diyelim ki Şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. Sana bir bisiklet alıyorlar ve 'Haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. İşte Şubat ile Haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor.

- Haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. Peki dokunmaya izin var mı?

- Vallahi onu ben de tam bilemiyorum; binmek kesinkes yasak da, galiba
ziliyle oynayabiliyorsun!..
2 Ekim 2008 Perşembe

sair padisah

Günün birinde şair bir padişaha ilham perisi gelir ve başlar yazmaya: - "Çıktım ağaca yedim hamını mamını,....?" - "Çıktım ağaca yedim hamını mamını,....?" gerisi bir türlü gelmez. Padişah geceleri uyku uyuyamaz olur şiirini tamamlayamamıştır bir türlü. En sonunda ülkesinin bütün şairlerini sarayında toplatır ama yine nafile onlar da bu mısranın devamını getiremez. Sıra en sonunda Nam-ı Kemal´e gelir ve padişah başlar: - "Hadi Nam-ı Kemal getir şunun devamını da ne istersen vereyim sana!" - "Buyrun Padışahım..." - "Çıktım ağaca yedim hamını mamını..." Nam-ı Kemal hemen devam eder: - "Düşersen aşağı görürsün ananın *mını..."

Yuzme bilmeyenler terketsin

Bir gün stadyumda en çok kim boşalacak diye yarışma düzenleniyor. Önce Alman boşalıyor ve tam 2 litre çıkartıyor, spiker stadyumdaki seyircilere "2 litre" diye söylüyor. Sonra Fransız boşalıyor ve tam 5 litre çıkartıyor. Spiker "5 litre çıktı" diyor seyircilere. Bizim Nam-ı Kemal geliyor. Spikerin elinden mikrofonu alıyor ve şöyle diyor "lütfen yüzme bilmeyenler stadyumu terk etsin."

Rize - Trabzon

Trabzonlu imamlarla, Rizeli imamlar turnuva düzenleyip maç yaparlarmış; ama her defasında Rizeli imamlar yenerlermiş. Trabzonun takım kaptanı Temel Hoca demiş ki; "uşaklar bu böyle gitmez, bizim Trabzonsporlu Hami'yi takıma alalım, diyelim ki bu bizim merkez caminin yeni hocası." Diğerleri de kabul etmişler ve maça gitmisler Rize'ye. Dönüşte takım kaptanı Temel Hoca'ya sormuşlar, "mac ne oldu? diye; "2-1 yenildik" demiş. "Peki golleri kim attı?" diye sormuşlar; Temel "bizim golü Hami Hoca attı; onların golleri de Del Pierro Hoca ile Roberto Carlos Hoca attı.." demiş.
1 Ekim 2008 Çarşamba

Yanıkları Atma

Temel ile Dursun Amerika'da itfaiye teskilatina girerler, yangin ihbari alinir. Çok katli bir binada kreste yangin çikmistir. itfaiyeci merdiveni çalismaz.
Temel yukari çikar. Dursun asagida kalir. Temel asagida bekleyen
Dursun'un kucagiina çocuklari atmaya baslar. Temel atar, Dursun tutar,kaldirima koyar.
Bir çocuk, iki çocuk, üç çocuk, derken besinci zenci çocukdur..
Temel birakir, Dursun yakalamak için kollarini açmaz. Çocuk paat yerde.
Tekrar at, tut kenara koy, tut at kenara koy. Temel yine zenci çocuk atar. Dursun yine tutmaz. Çocuk paat gene yerde..
Dursun yukari bagirir: "Yanıkları atma! yanıkları atma!"

pusula

Temel, karısı Fadime ile dargındı. Ayrı odalarda yatıp, kalkıyor, konuşmak gerektiğinde de karşılıklı yazışarak anlaşmaya çalışıyorlardı. Bir akşam Fadime yatmak üzereyken dolabın yanında bir pusula buldu. Üzerinde şöyle yazıyordu.
- "Sabah beni beşte uyandıraysun !..
Ertesi sabah sekizde uyanan Temel yanındaki masada şu pusulayı buldu.
- "Temel, hadi kalk! Saat beşe celeyi !.. "